Pages

7 Haziran 2012 Perşembe

KIRMIZI KARANFİL

yine yağmurlar yağıyordu düşüncelerime
ansızın bırakıyordu gece,
senle yalnızlığı paramparça bir şarkıda.
bense şimdi yağmurlu bir gecede
sensizliği tadıyorum
yıllanmış şarap kadar güzel
şiirlerime sen diyecek kadar yorgun
bense şimdi seni anıyorum
yağmurlu bir gecede
kararsız bakışlarda
derin düşüncelerde...

oysa biz severdik yağmuru
bazen bir rakının efkarına bırakırdık
gecenin tüm aydınlığı sen olurken
zaman geçer söylerdik şarkıları beraber
eşlik ederdik bazen
en manalı yerinde sözlerin
gözlerini kaçırırdın gözlerimden
utanırdın, bilirim
ve gidecek gibiydin her kalp ağrımda
her kaçışında
her susuşunda...

delicesine esen rüzgara
meydan okurcasına yürürdük
ellerini ceplerine koyardın
bahaneler üretemez
tutmaya cesaret edemezdim.
öylece yürürdük yürürdük
ve cesaret edemezdim işte
caddede, tüm o kalabalığına rağmen
ıssız yağmurlu bir gecede

gözlerinin içine baka baka okumuştum o şiiri
bir adın kalmalı diyordu şair
adını yazdım tüm şiirlerime
tüm sancılarıma
tüm hayallerime
tüm şarkılarda adını söyledim
her sigarayı yakışımda sen vardın
her kadehi kaldırışımda
her adımımda
her haykırışımda istanbula sen vardın

bir karanfil şahitti bakışlarıma
hikayesi hiç yazılmamış
hiç söylenmemiş
hiç dokunulmamış bir karanfil
sessizce dökülen mısralarımdan
o karanfil şahitti aşkıma
yağmurlu bir gecede kadıköyde

kahve fallarına inanır oldum
senden sonra
her falcı aynı şeyi fısıldasa da
seni anlatmasa da
sana yordum tüm yorgunluklarımı
hatırlarsın
bir kadın görmüştün falımda
elini uzatmışsın ama öylece bakıyor demiştin
tepki yok ses yok
inanmak istemedim ama haklıydın
gayrettepede yağmurlu bir gecede...

masumdun
melekler kadar masum
bense kirletiyordum tüm o masumiyetini
hayallerimle yoruyordum seni
güçlüydün ama hayallerimi tutacak kadar değil
yaşayacak kadar
yaşamaya cesaret edecek kadar değil
güçlüydün ama...

tüm tesadüflere gülüp geçerken
onca tesadüf nasıl olabilirdi
bir vapur kaçırsaydım
saat 16.45
ya da 10 dk geç gitseydim
yorgunluk kahvesi içmeye.
gelmeseydin ya da tesadüflerime.
aynı vapurda yol almasaydık
mavi mavi
yağmurları çağırmasaydık...
sen yine o çocuk heyecanında
ben yine tüm yorgunluğumla...

apansız geldin, ansızın
ne olduğunu anlamadan
atamadan tüm çirkinliğini yalnızlığın
geldin
gelmelere alışık değilim ben
gitmen gerekiyordu, hazır değildim.
günün tüm aydınlığı şehrin pis yüzünü gösterirken
git, sadece git...
gitmelere de alışık değilim aslında
ama gittin
gitmen gerekiyordu gittin..

yine zaman avuçlarına alıyordu bizi
tüm çiçekler güne doğsa da
nisan yağmurları bu
masumiyetini alır götürür, bilirsin
kızarak, öfkeli, nefretin sinsiliğinde geldin
zor geldin ama güzel geldin
hoşgeldin demeye hazırlanıyordum
kahkahalar atmaya hazırdım geçmişi yutarcasına
unuturcasına..
kalkmaya hazırdım yeniden
tutmaya hazırdım seni
sevmelere boğabilir
tüm hayallerime özne yapabilirdim halbuki
ama sen
masumiyetine sığındım melek!
tüm inandığım masalları
tüm kahramanlarımı
bir gölgenin yalanlarına mahkum ettin

yine gidecek gibiydin
son bir defa sarılmak özleminde
vapur kalkmak üzereydi
ve hissediyordum son seferdi
bu yüzdendir belki de ardına bakmayışın
bilinmez...

her neyse
tüm yaşanmışlıklar bir yana
bir piç gibi kaldım
adına yazılmış yalnızlığınla
hangi kelimeleri koysam mısralarıma
yetmez beni anlatmaya
derdimi anlatmaya
seni anlatmaya
tesadüfle geldin yüreğime
ansızın gidiyorsun
hepsi bu işte...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder